Stresi açıklayabilmek için uzunca yazmak ve farklı alanlardaki uzmanlarla birlikte anlatmak gerekir aslında. Stresin tanımı, ölçümü ve yönetimini ifade edebilmek için sinir sistemi, stresin fizyolojisi, fizyolojik ve psikolojik stres teorileri, stresin kaynakları, stresle baş etme süreçleri vs. bütün olarak dikkat gerektirmekte.
Biraz daha anlaşılır hale getirebilirsek hepimizin dilindeki stresi; yaşamımız için aslında düşünce sistemimiz stresi oluşturur. Bunun en anlaşılır örneği, tehlike ile karşı karşıya kaldığımız zaman yaşamımız için savaşır ya da kaçarız; stresin, duyguların, düşünce sisteminin işlevselliğidir bu aslında.
Peki stres ne zaman işlevsel olmaktan çıkar?
Kendi başımıza baş edemediğimiz durumlarda ve günlük hayatı da etkileyen zamanlarda artık işlevsel olmayan stresi yönetebilmeyi öğrenmek gerekebilir. Stres kaynağına bağlı algılanan stres, yaşanan duygunun stres kaynağına uygunluğu, strese bağlı duyguları düzenleyebilme gibi durumlarda müdahale gerekebilmektedir.
Psikoloji bilimindeki deneysel çalışmalar; bilişsel, davranışsal, duygusal baş edebilme psiko-eğitimlerinin stres algısı üzerine etkililiğini göstermektedir. Gevşeme eğitimleri ile doğru nefes almayı öğrenme ve kas gevşetme, Bilişsel ve Davranışçı Terapi ile problem çözümü ve süreci yönetmeyi öğrenme, duyguları açığa çıkarma yöntemleri ile bastırılan duygular üzerine psikoterapiler gibi çalışmaların etkililiği bilimsel olarak bilinmekte. Bu süreçteki asıl amaç ise hayatta kaldığımız sürece stres yaratan durumları yok edemeyeceğimiz için yeni yaşanan stres durumuyla baş edebilme sürecini uzun süreli öğrenebilmek esasta.
Sözün kısası, stres ile baş edebilmek öğrenilebilen bir süreç. Tabii farkındalık ve değişim motivasyonu ile birlikte…
Yazan:
Klinik Psikolog Berfin SAKIZ
Comments